bunu yapma işte, bana bunu yaşatma her defasında! olmaz, böyle olmaz. yıpranır, yara alır çok. bir dönüp bakarız, birşey kalmamış. bu olmamalı istediğin. olmaz. ucuz değil, kolay değil, yalan hiç değil. yok sayamam, görmezden gelemem, üstünü örtemem. beni bununla yaşamak zorunda bırakma. itiyorsun her seferinde farkında olmadan. kendinden soğutma artık, uzaklaştırma. Bırak gelsin bildiği gibi, sorun etme artık. bak senin de ihtiyacın var nefes almaya.. hem, hayatın bu senin, sahip çık biraz! ipler başkalarında yaşanır mı yaa? başroldeki sensin, sakın unutma!
k o r s a n k a y ı t
yazıyoruz birşeyler. okursan ekime, okumazsan..
2 Şubat 2011 Çarşamba
yani.
28 Ocak 2011 Cuma
saygıyla..
yalnız kaldınız sanırsınız,
biliyorum.
yalnız bırakılmışsınız,
biliyorum.
II
ötesi var:
yalnızlık
müziğin bile seni dinlemesidir.
yalnızlık
insanın kendine mektup yazması
ve dönüp-dönüp onu okuması
yalnızlığın da ötesidir.
27 Ocak 2011 Perşembe
intihar
“..hemen atlamış mıydı kadın? yoksa bir süre durup aşağıya, o hiç de uzakta olmayan parke taşlarına bakıp ölüp ölmeyeceğini hesaplamış mıydı? ikinci kattan atlayıp ölmek zordur. ne düşünmüştü? belki “ölmem, kurtulurum,” demişti atlarken. “bir-iki kırıkla hayatta olmam gereken yere kabul edilirim, fark ederler sonunda beni.” belki demedi, belki kararlıydı ölmeye ve belki sakat kalabileceğini düşünecek kadar akıllı da değildi. her ne geçtiyse kafasından, sonunda şansı yaver gitmişti işte..”
_gölgelerçekildiğinde
20 Ocak 2011 Perşembe
yine
16 Ocak 2011 Pazar
pazar!
14 Ocak 2011 Cuma
iyilere yer yok
13 Ocak 2011 Perşembe
"..ne kadar tutunsam, tutamam.."
kalbim buruş buruş
aynaya bakıyorum, yine sensizim
bakışlarımdaki seni görmeyi
ne kadar özlüyorum
o kadar zamandır yoksun ki
var mıydın hiç
soruyorum etrafıma
beni seninle hatırlayanlara
kimse tanımıyor seni
unuttular tabi
her sabah vermediler suyunu
kuruttular tabi
en kötüsü, en düşmanı
zaman
ne kadar tutunsam
tutamam
kaçıp gidiyor elimden
şimdi 18:50
bakıyorum penceremden
üsküdar'dan geçen bir vapurun camına vuran güneş
gözümü alıyor
kalbimden geçen bakışlarına
denk gelmedi hiç gülümsemen
tam üzülecek gibi oluyorum
olmadığın yerlere bakmak
alışkanlığımdır benim
vazgeçiyorum seni unutmaktan
18:51
ceyhunyılmaz
12 Ocak 2011 Çarşamba
edersin işte
zaman zaman döner bakarsın, sorgularsın ya hani kendini.. “bu muydu?” dersin, “bunun için miydi hepsi?..”
hayal kırıklıkları vardır elinde, hafif de pişmanlık. söyleyecek sözün bile kalmamıştır, o denli tükenmişlik..
ama dönüşü yoktur. sen seçmişsindir. herkese, herşeye rağmen; senin kararındır. bunu seçmeseydin ne olacaktı, asla bilemezsin. merak etmeyi de bırakırsın artık.
ne yapmalı bilemezsin.
kalırsın.
düşünürsün.
vazgeçersin.
devam edersin.
11 Ocak 2011 Salı
6 Ocak 2011 Perşembe
gecikmiş bir teşekkür
5 Ocak 2011 Çarşamba
arkasını görmelisin
25 Aralık 2010 Cumartesi
beni bi gör, öyle git
22 Aralık 2010 Çarşamba
ama olduğu gibi
zor zanaat.. kimse sana karışmasın, seni düzeltmesin, uyarmasın istersin. ama karşındakinin ufak tefek hataları, çekilmez alışkanlıkları, göze batan davranışları hep vardır. senin yok tamam biliyorum. onun biraz kendine çekidüzen vermesi gerekir. yok canım sana demiyorum, arkadaşla konuşuyorum. işte, hepsinin doğrusunu da bilirsin. öyle değil böyle aslında, yanlış yapıyorsun şunu denesene falan şeklinde de tavsiyelerin vardır. hep söylersin, bir türlü anlamaz. düzelmez. senin gördüğünü göremez asla. bilemez nasıl bir kör kuyudadır. ah bir elini uzatsa sana, çıkacaktır ama.. değil mi? doğru söyle, düşünmüyor musun çoğu zaman böyle? nee, hayır mı! hiç mi yani? peeeh! afedersin ama, yalnız olmadığımı biliyorum. bi tarafını kaçırma. görüyorum seni de.
Bu bir iç hesaplaşmadan daha fazlası, farkettin mi?
neyse ki, hayat bazen hepinize rağmen güzel. kgrg.
thanks jnm. by.
11 Aralık 2010 Cumartesi
yazın!
“bizler kadar düşünme yeteneğiniz olduğunu ileri sürüyorsunuz. madem öyle, neden shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız?”
işte virginia woolf bu ‘yakıcı’ soruya, tarihsel ilişkilerin kökenine inip kütüphane raflarında şöyle bir gezindikten ve de kısa bir kadın edebiyatı tarihçesi çıkardıktan sonra esaslı bir yanıt getiriyor ve şöyle sesleniyor kadınlara:
“para kazanın, kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden, yazın!..”
10 Aralık 2010 Cuma
8 Aralık 2010 Çarşamba
7 Aralık 2010 Salı
the hours
sakin! sakin! geçecek. ya yemek iyi olmazsa? niye kötü olsun ki? tuzu koydum mu? niye bu kadar tedirginsin? tuzu unutsan ne olacak ki? sen zaten kıymetlisin. kıymetli misin? niye kendime bunu yapıyorum ben? durayım. durayım. bi' dakka, bi' dakka... sevmeyecekler seni, yalnız bırakacaklar, bir sürü yemekle tek başına kalacaksın. yemekleri çöpe atmak çok kötü bir fikir, bu seni öldürebilir. yenilmeyebilirim. hiçbir şey olmamış gibi yapabilirim. yapamam. bugün değil. bugün yapamam. gelmeliler, yoksa ölebilirim. giyinip süslenirsem kendime gelebilirim. aynadaki bu büyüyen şey ben miyim? denizanası gibi büyüyen. belki de zaten delirdim, farkında değilim. bu yemek olmasın. ne kadar önemli olduğunu anlamayacaklar. anlatamam ben de. telefon edeyim, gelmesinler. ne diyeyim? bir şey diyemem. belki de onlar gelmeden ölürüm..."
6 Aralık 2010 Pazartesi
zaman
bi kaldı aralık bu yıldan.
zamanı gelir, o da bitip gitmesini bilir diğer her biri gibi..
ama gitsin de zaten!
geçen bizden geçse de,
biten ömür olsa da..
içinde tükenmeyen sen oldukça,
varsın geçen yıllar olsun;
sen geçme..
30 Kasım 2010 Salı
ruhun oyuntusu
bazıları da, tam da göründüğü gibi aslında. bak buna üzülüyorsun. çaba yok, boya yok, astar yok! hatta kalkan var etraflarında.. ama görüyorsun. hayatı görüyorsun. gösterildiğinden de fazlasını üstelik.. dokunuyor, yaşıyor, duyuyor, hissediyor. anlıyorsun. bunu da anlıyorsun işte!
çizgiler var beli belirsiz. yoğunlaşıyor, uzuyor, renkleniyor kimi yerde. ama silikleşiyor yakınına geldikçe. sınırlar.. yollar.. zorunluluklar.. yaşamlar.. sorunlar.. mutluluklar..
hangisi hangisi, bilebildin mi şimdi?