2 Ağustos 2010 Pazartesi

beni dinleyin!

sorularım var benim! sorup kurtulmak istiyorum hepsinden. cevapları umrumda değil. çoğunu da az çok tahmin ediyorum zaten.. ama olsun, ben yine de sormak istiyorum. sorayım ki; sadece beni yaralamasınlar, sadece bende kalmasınlar. birileri daha bilsin, benim gibi düşünebilsin, beni anlasın, hak versin.. 'ben olmak(!)' neymiş, görsün azcık. şımarıklık değil bu, aptallık da değil. karamsarlık belki, ya da huzursuzluk.. bilmem.. diyorum ya, öylesine, içimden geldiğince sormak istiyorum hepsini! başkasından duymayı mı bekliyorum bildiğim cevapları? ama bu bana ne kazandıracak ki? al işte, bunu da bilmiyorum.. karambole yaşıyorum sanki ha? yazdıkça karnımın ağrısı, yok galiba içimin acısı hafifiliyor. ne arabesk laf ama.. 'içimin acısı!' vay be, ben de kullandım ya sonunda..

sorunlarım da var üstelik soruların yanında! çözümü olmayanlar, olanları sayıca az farkla geçmiş durumda. toplamda ise tamamen bir facia! insan neden tüm sorunlarını alt alta yazıp sıralar? neden dönüp dönüp okur o kağıdı? çok mu seviyordur ki aynaya bakmayı? bilmem, belki.. iyi geliyor olabilir aslında kendiyle yüzleşmek. ne olduğunu nerede olması gerektiğini görmek daha da güven mi verir insana? ya da azcık olanı da alıp götürür, bilinmez.. kabullenme çabası da okutuyor olabilir o kağıdı her seferinde bana.. inanmak istemezsen yok olurlar mı? hayır. o zaman; 'kabullenmek gerek bazen yenilgiyi..' yenildim, kafam karışık, düşmüşüm, mutsuzum, acıyor her yerim.. ve yalnızım, paylaşılması zor olan koca bir dünyayla başbaşayım. ne kadar sürer? çok geç mi olur o zaman herşey için? sorularım cevap bulur mu peki? ya sorunlarım, onlar da hallolur mu sonunda? al işte, yenileri geldi yine! düşün ki cevaplayasın şimdi bunları da.. offf..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder